SÖZLÜ YA DA YAZILI VEKİLLİK
6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu Madde 502 ‘’Vekâlet sözleşmesi, vekilin vekâlet verenin bir işini görmeyi veya işlemini yapmayı üstlendiği sözleşmedir. Vekâlete ilişkin hükümler, niteliklerine uygun düştükleri ölçüde, bu Kanunda düzenlenmemiş olan işgörme sözleşmelerine de uygulanır. Sözleşme veya teamül varsa vekil, ücrete hak kazanır.’’ şeklinde düzenlenmiştir. Sözleşme vekil ile vekalet veren arasında kurulmaktadır. Sözleşmenin kurulması Madde 503 ‘’ Kendisine bir işin görülmesi önerilen kişi, bu işi görme konusunda resmî sıfata sahipse veya işin yapılması mesleğinin gereği ise ya da bu gibi işleri kabul edeceğini duyurmuşsa, bu öneri onun tarafından hemen reddedilmedikçe, vekâlet sözleşmesi kurulmuş sayılır.’’ şeklindedir. Buna göre örtülü irade beyanıyla da vekalet sözleşmesi kurulabilmektedir. Vekalet sözleşmesi sözlü ya da yazılı şekil şartına tabii değildir. Yani sözlü ya da yazılı vekillik sözleşmesi yapılması zorunluluğu yoktur. Ancak bazı özel durumlarda kanun şekil şartı aramaktadır.
Vekaletname genel ve özel olarak ikiye ayrılmaktadır. Genel vekaletname birden fazla işin görülmesi için düzenlenmekte iken özel vekaletname özel olarak bir işin görülmesi amacıyla düzenlenmektedir. Bazı durumlarda ise mutlaka vekaletin özel vekaletname şeklinde olması gerekmektedir. Örneğin boşanma vekâletnamelerinin noterde, fotoğraflı olarak düzenlenmesi gerekir. 6100 Sayılı HMK Madde 74 özel vekaletname gereken iş ve işlemleri düzenlemiştir. Bunlar; ‘’Açıkça yetki verilmemiş ise vekil; sulh olamaz, hâkimi reddedemez, davanın tamamını ıslah edemez, yemin teklif edemez, yemini kabul, iade veya reddedemez, başkasını tevkil edemez, haczi kaldıramaz, müvekkilinin iflasını isteyemez, tahkim ve hakem sözleşmesi yapamaz, konkordato veya sermaye şirketleri ve kooperatiflerin uzlaşma yoluyla yeniden yapılandırılması teklifinde bulunamaz ve bunlara muvafakat veremez, alternatif uyuşmazlık çözüm yollarına başvuramaz, davadan veya kanun yollarından feragat edemez, karşı tarafı ibra ve davasını kabul edemez, yargılamanın iadesi yoluna gidemez, hâkimlerin fiilleri sebebiyle Devlet aleyhine tazminat davası açamaz, hangileri hakkında yetki verildiği açıklanmadıkça kişiye sıkı sıkıya bağlı haklarla ilgili davaları açamaz ve takip edemez.’’ şeklindedir. Vekâletin ispatı için yazılı olması yeterlidir, noter onayı, özel bir kuralla aranmadıkça gerekli değildir.
Vekalet sözleşmesi bir iş görme sözleşmesidir. Bu sözleşme dolayısıyla taraflar arasında bir güven ilişkisi bulunmaktadır. Vekil sözlü ya da yazılı vekillik ile edimin sonucundan değil edimin kendisinden sorumludur. Bu yönüyle vekalet sözleşmesi eser sözleşmesinden ayrılmaktadır. Vekalet sözleşmesinin sona erme halleri ise; TBK Madde 512’de ‘’ Vekâlet veren ve vekil, her zaman sözleşmeyi tek taraflı olarak sona erdirebilir. Ancak, uygun olmayan zamanda sözleşmeyi sona erdiren taraf, diğerinin bundan doğan zararını gidermekle yükümlüdür.’’ şeklinde düzenlenmiştir. Buna göre sözleşmeyi sona erdirmek için sözlü ya da yazılı vekillik sözleşmesini sona erdirme şekil şartı bulunmamaktadır. Fakat ispat açısından yazılı olması tercih edilmektedir. Sözleşmeyi sona erdirmek isteyen tarafın bu iradesini göstermesi yeterlidir. Madde 513 ölüm, ehliyetin kaybedilmesi ve iflas hallerini düzenlemiştir.
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi Esas No. 2008/496 Karar No. 2009/14827: ‘’Vekâlet sözleşmesinde vekilin, müvekkilin temsil yetkisi olduğu halde, hizmet akdinde genellikle işçinin işvereni temsil yetkisi bulunmamaktadır. Hizmet sözleşmesinde çalışma zamanı genellikle işveren tarafından tespit edilmiştir. İşçinin muayyen bir zamanda işe başlaması ve yine muayyen bir zamanda işi bırakması gerektiği halde, vekâlet sözleşmesinde çalışma zamanının tespiti genellikle vekile ait bulunmaktadır.
Ücret söz konusu olmayan durumlarda, hizmet sözleşmesinden söz edilemez. Diğer deyişle ücret unsuru, hizmet sözleşmesinin esaslı unsurunu teşkil eder. Oysa vekâlet sözleşmesinde ücret, esaslı unsurlardan değildir. Bir akdin hizmet sözleşmesi mi, yoksa vekalet sözleşmesi mi olduğu hususunda kuşkuya düşüldüğünde, vekalet akdi olduğu asıldır. Diğer deyişle bir sözleşmenin vekalet akdi mi, yoksa hizmet sözleşmesi mi olduğu saptanamıyorsa, bu sözleşmeyi vekalet akdi olarak kabul etmek ve o hükümlere tabi tutmak gerekir. Vekâlet sözleşmesinden doğan uyuşmazlıklarda iş Mahkemeleri görevli değildir.’’
Yargıtay Ceza Genel Kurulu E. 2007/6-13 K. 2007/54 T. 6.3.2007: ‘’Yasal düzenlemelere uygun olanı avukatlık sözleşmesinin hükmün kesinleşmesi ile sona ermesidir. Olağan olmayan yasa yolları bu sürece dahil edilmemelidir. Ancak, açıkça sonlandırılmadığı veya diğer sona erme nedenleri bulunmadığı takdirde, vekalet ilişkisi halen devam ediyor olacağından, eğer ki, kesinleşme sürecinden sonraki işlemler için de aynı avukatın işe devam etmesi isteniyorsa, ayrı bir avukatlık sözleşmesi yapılmalıdır. Bu sözleşme, şekle bağlı olarak açıkça yapılabilecektir. Ancak bu şart değildir. Aynı sözleşme, müvekkilin vereceği sözlü bir talimatla kurulabileceği gibi, vekilin müvekkilinin lehine işe girmesi ve müvekkilinin buna izin vermesi ya da ses çıkarmaması şeklinde de ihdas edilebilir.’’
Aşağıdaki yazılarımız da hoşunuza gidebilir;
Siz de fikrinizi belirtin